Çevre İçin Hydroseeding / Sulu Tohumlama
Son yıllarda nüfusun dengesiz artışıyla beraber inşaat sektörü katlanarak büyüdü. Nüfusun ve plansız kentleşmenin getirdiği önemli bir sorun olan yeşil alan sorunu ise gitgide önem kazandı. İnsanların çevreye olan bilincinin son birkaç yılda artmasının yanı sıra betonlaşan kentin artık herkes yaşanamayacak noktaya gelmesi de bu süreci hızlandırdı. Sonuç olarak asfalt, beton ve hafriyatın arasında bir şehirle karşı karşıya kaldık. Öyle görülüyor ki belediye yetkilileri ve belediye üstü partiler, karar alma mercileri de durumun farkında, artık yerel seçim stratejileri bile yeşil alanı arttıracak vaatler üzerine kurulmaya başlandı.
İşin sosyolojik boyutunu incelemeden değinmek istediğim konu bugün vakit kaybetmeden betonun etkisini azaltıp yeşilin etkisini arttıracak teknik yöntemler nelerdir, nasıl uygulanır.
Çevre konusunda çalışan bir şirket olarak duyduğumuz ve bizi en çok etkileyen teknik Hydroseeding yöntemi. Hydroseeding teknik detaylarına girmeden söylemek gerekirse isminin Türkçe’sinden de anlaşılabileceği gibi Sulu Tohumlama yöntemidir, ancak Hydroseedingi özel kılan nokta her karışımın toprağa püskürtülmesiyle yapılan işlemin Hydroseeding olmamasıdır.
Buradan da anlaşılacağı üzere içinde tohum, gübre, hızlı başlangıç ürünleri, malç ve yapıştırıcı malzemelerin olduğu deneyim ve uzmanlık isteyen bir karışımın olması gerektiğidir. Çok teknik detaylara girmek istemesek de her uygulamada kullanılacak karışımın hazırlanmasında toprak yapısı, coğrafya, iklim, çevresel baskı, rüzgar gibi bir çok etken doğru hesaplanmalıdır. Peki size böylesine zorlu ve deneyim gerektiren Hydroseedingden neden bahsediyoruz. Elbette ki emek gerektiren her iş gibi Hydroseeding / Sulu Tohumlama da getirileri ve avantajları çok fazladır. Öncelikle yukarıda değindiğimiz kentin yeşil alan sürecinden örnek vermek gerekirse, son zamanlarda belediyeler yol kenarlarını, eski hafriyat alanlarını, refüjleri kısacası yeşillendirebilecekleri her metrekareyi yeşil alana çevirmek istemektedir ve bu amaçla büyük bütçeler ortaya koymaktadırlar. Günümüzde istatistik olarak bakıldığında İstanbul’da kişi başına düşen aktif yeşil alan yaklaşık bir metrekare civarıdır, karşılaştırabilmemiz açısından söylemek gerekirse bu rakam Avrupa ülkelerinde genellikle 20, Stockholm gibi gelişmiş ülkelerde ise 80 metrekarenin üzerindedir.
Hydroseeding bu anlamda kentin yeşil alanlarını artırması açısından hem hızlı hem ekonomik bir yöntemdir. Ayrıca Hydroseeding yüzeye tutunmasını sağlayan karışımlarıyla hem yol kenarlarında başarılı çalışmalar sağlar hem de erozyona karşı etkili bir yöntemdir. Bunun dışında, kullanılan malzemeler steril olduğundan çevreye zarar vermez ve sağlıklıdır, su tutma kapasitesiyle günümüzde çok önemli bir yer tutar ve önemli ölçüde su tasarrufu sağlar. İstanbul gibi metropol ölçeğinde kentler için hydroseedini cazip kılan bir diğer konu ise hızıdır. En küçük Hydroseeding makinesi / hydroseeder bile günlük 6.000 – 7.000 m2/gün şekinde bir hız sağlar. Tüm bu sebeplerden ötürü resmi kurumlar ve mütahitlerin Hydroseeding kullanımını arttırılması gerekir.